II. ABDÜLHAMİD HAN

II. ABDÜLHAMİD HAN

21 Eylül 1842 tarihinde dünyaya gelen II. Abdülhamid Han’ın babası Abdülmecid, annesi ise Tirimüjgan Hanım’dır. 11 yaşında annesini kaybeden Abdülhamid Han’ı Piristû Hanım büyütmüştür. 1861 yılında babası Abdülmecid vefat etmiştir ve yerine amcası Abdülaziz geçmiştir. O günden itibaren ağabeyi Murad’dan sonra, tahtın ikinci varisi konumunda olmuştur. 

Amcası Sultan Abdülaziz onun her yönden donanımlı bir şehzade olması için eğitimi ile yakından alakadan olmuştur. Zekası, olayları farklı bakış açılarıyla değerlendirebilme yeteneği ile dikkat çeken Abdülhamid Han amcası Sultan Abdülaziz’e bazı Mısır ve Avrupa seyahatlerinde eşlik etmiştir. Saraydan ayrıldığı dönemde huzurlu ve sade bir hayat sürmüştür. Vaktinin çoğunu Maslak'taki köşkünde ve Kağıthane’deki çiftliğinde geçirmiştir. Bu süre zarfında çiftçilikle ilgilenmiş, aynı zamanda borsaya da ilgi duymuştur. Başarılı olduğu bu iki alandan ciddi maddi kazançlar elde etmiştir. Her daim tutumlu bir kişilik olması ile bilinen Sultan II. Abdülhamid Han, şatafattan ve israftan uzak bir hayat sürmüştür. 

Anne ve babasını veremden kaybetmesinden ötürü sağlığına özen gösterirdi. Zekası, insanları kolayca analiz edebilme yeteneği, isabetli fikirleri ve kararlı kişiliği ile dikkat çekerdi. Aynı zamanda çok güçlü bir hafızaya sahipti. 

1876 yılında amcası Sultan Abdülaziz tahtan indirildi ve yerine ağabeyi V. Murad geçti. Fakat V. Murad da tahta uzun süre kalamadı. Akli rahatsızlıkları sebebiyle tahta geçişinin üçüncü ayında tahttan men edildi. Sultan II. Abdülhamid Han 31 Ağustos 1876’da Osmanlı İmparatorluğu’nun padişahı ve halifesi olarak tahta çıktı. 

Ne yazık ki bu dönemde ülke son derece buhranlı zamanlar yaşıyordu. Bosna Hersek ve Bulgar ayaklanmaları bastırılmıyor, Sırbistan ve Karadağ’daki harp sürüyordu. Mali sorunlar nedeniyle isyanlar bastırılamıyordu. Tüm olumsuz koşullara rağmen halkın sevgisi ve desteği II. Abdülhamid Han’ın yanındaydı. Kısa sürede toplumun her kesiminin gönlünü kazanmayı başarmıştı. Bu zorlu dönemlerde birlik ve beraberliğin ne denli önemli olduğunun farkında idi. Bu konuyla ilgili duygularını şu sözleri ile dile getirmişti: “Devletimizin halini düzeltmek ve istikbalini temin etmek için birlik ve beraberliğe muhtacız. Bana göre birlik ve beraberlik her kuvvetten üstündür. Birlik hükümet üyeleri ile başlayıp tabaka tabaka herkesin zihnine yerleşmelidir. İcraatlar da daima bu noktaya yönelmelidir." 

Tahta çıktığı zorlu dönemden ömrünün sonuna değin adaletli bir Sultan olarak ülkesi için çalıştı. Ülkenin mevcut sorunlarına çözümler aradı. Devlet borçlarını yarı yarıya indirmeyi başardı, vatan toprakları boyunca demiryolları inşa etti. Camii, köprü, medrese, mektep, hastane gibi 1500’den fazla eseri şahsi imkanları ile yaptırarak halka armağan etti. Ülke çıkarlarını her daim savundu. Kendisine gelen Filistin’de bir Yahudi devleti kurma teklifini “Bir karış toprak dahi satmam!” diyerek reddetti. İmanına sımsıkı bağlı idi. Hiçbir devlet evrağına abdestsiz dokunmazdı. 

31 Mart vakası sonucu tahtan hâl edildi. Tahttan indirilirken şu sözleri söyledi: “Otuz üç sene millet ve devletim için, memleketimin selameti için çalıştım. Hakim’im Allah ve beni muhakeme edecek olan Resulullah’tır. Bu memleketi nasıl buldumsa öyle teslim ediyorum. Hiç kimseye bir karış toprak vermedim. Hizmetimi ancak Cenab-ı Hakk’ın takdirine bırakıyorum. Ne çareki düşmanlarım tüm hizmetime kara bir çarşaf çekme istediler ve muvaffak da oldular.” 

1918 yılı 10 Şubat günü rahatsızlanarak Hakkın rahmetine kavuştu. Kendisini vefatının seneyi devriyesinde rahmet ve saygı ile anıyoruz. 

DİĞER MAKALELER