Cennet kapıları açıldı

Cennet kapıları açıldı

Ülkemizin ve İslam dünyasının saygın ilim adamlarından Darul Erkam Derneği Onursal Başkanı Doç. Dr. Nedim Urhan Hocaefendi, Ramazan- Şerif’în maneviyatı hakkında Millî Gazete’ye özel değerlendirmelerde bulundu. Nedim Urhan Hocaefendi, “Eskiler, Ramazan’ı hacı karşılar gibi karşılarlarmış. Yani yolunu gözlerlermiş, on bir ay boyunca bir sevgiliye kavuşma arzusuyla yanıp tutuşurlarmış. Neden? Çünkü bu ay, asırlara hitap eden ve kendisinden sonra bir kitap da gelmeyecek olan Kur’an-ı Kerim’in indiği aydır. Peygamber Efendimiz (S.A.S.): ‘Ramazan ayı girince cennet kapıları açılır, cehennemin kapıları kapanır ve merede-i şeyâtîn zincire vurulur’ buyurmuştur” dedi.

Mübarek üç ayların sonuncusu Ramazan-ı Şerif’in sevinci yaşanmaya başladı. Müslümanların yaşamlarına çeki düzen verdiği, maddi manevi hayatlarını düzene soktuğu, psikolojik ve sosyolojik olarak büyük faydaları bulunan Ramazan-ı Şerif, huzur ve esenlik iklimi yaymaya devam ediyor. Türkiye’nin ve İslam dünyasının saygın ulemalarından Darul Erkam Derneği Onursal Başkanı Doç. Dr. Nedim Urhan, mübarek Ramazan ayına girerken Millî Gazete’nin sorularını cevapladı.

İslam dünyasının saygın ilim adamlarından Darul Erkam Derneği Onursal Başkanı Doç. Dr. Nedim Urhan Hocaefendi, Ramazan- Şerif’în maneviyatı hakkında Millî Gazete’ye değerlendirmelerde bulundu.

 

“BU AYDA YAPILAN İBADETE, ALLAH BİRE BİN VERİYOR”

Hocam, bize öncelikle Kur’an-ı Kerim ayı olan Ramazan-ı Şerif ayından bahseder misiniz?

Bir müminin Ramazan’ı gerçek manada idrak etmesi, ancak Ramazan’ın ne olduğunu ve neden önemli olduğunu idrak etmesinden geçer. Eskiler, eskiler derken yahu Nedim Hocam sen de yeni sayılmazsın diyebilirsiniz de öyle değil, Peygamberimizden (S.A.S.) sonraki süreçten bahsediyorum. Ramazan’ı hacı karşılar gibi karşılarlarmış. Yani yolunu gözlerlermiş, on bir ay boyunca bir sevgiliye kavuşma arzusuyla yanıp tutuşurlarmış. Neden? Çünkü bu ay, asırlara hitap eden ve kendisinden sonra bir kitap da gelmeyecek olan Kur’an-ı Kerim’in indiği aydır. Çünkü bu ayda yapılan ibadete, Allah bire bin veriyor. Çünkü o Ramazan’da bir gece var ki bin aydan daha hayırlı! Çünkü bu ay içerisinde yapılacak her ibadet bizi kevser şarabına, altından ırmaklar akan cennete, bir adım daha yaklaştırıyor.

“RAMAZAN AF AYIDIR”

Bu ayda Allah cenneti bize yeryüzünde yaşatıyor adeta. “La ilahe illallah” diyerek ondan gayrı ne kadar ilahlık iddiasında bulunan ve ilahlık yüklenen şey varsa elinin tersiyle iten. Ve “Muhammedür Resulallah” diyerek Hz. Muhammed’in (S.A.S.) onun kulu ve elçisi olduğunu tasdik eden her müminin bilmesi gerekir ki: Allah, bu ayda faziletine inanarak ve karşılığını sadece kendinden umarak kim Ramazan orucunu tutarsa, geçmiş günahlarını bağışlar. İbn-i Ömer’den (R.A.) rivayet edildiğine göre, Resûlullah şöyle buyurdu: “İslâm beş temel üzerine bina kılınmıştır: Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in (S.A.S.) Allah’ın Resulü olduğuna şahitlik etmek. Namazı dosdoğru kılmak, zekâtı hakkıyla vermek, Allah’ın evi Kâbe’yi haccetmek ve Ramazan orucunu tutmak.” (Buhârî, Îmân 1, 2, Tefsîru Sûre (2) 30; Müslim, Îmân 19-22). Ramazan, insanın bedeninin açlık ve susuzlukla mücadele ettiği ancak yaptığı zikirler, kıldığı teravihler, müşterek ya da bireysel yaptığı ibadetlerle ruhunu doyurduğu, susuzluğunu giderdiği bir aydır. Oruç, insanın bedenini açlık ya da susuzlukla imtihan etmek değil; nefsi terbiye etmek onun heva ve heveslerinin dizginlenmesi, tüm bu nimetleri veren Allah’a teslimiyetin tam manasıyla idrak edilebilmesi için önemlidir. Kişi bunun farkına vardığında, bundan aldığı karşılık da elbette Allah’ın katında artacaktır.

 

“RAMAZAN-I ŞERİF, AYNI ZAMANDA İNFAK VE SADAKA AYIDIR”

Hocam, elbette her vakit sadaka vermek, infak etmek gerekir ancak bu ay Müslümanların daha hassas olması gereken bir zaman dilimi değil mi? Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Elbette yine bu ayda en önemli konulardan biri infak ve sadakadır. Riyadan uzak yapılan infak, verilen sadaka, yapılan iyilik de insanın içinde inanılmaz derecelerde mutluluğa ve huzura neden olur. Mallarını Allah yolunda harcayanların misali, yedi başak bitiren ve her başakta yüz dâne bulunan bir tek tohumun hâli gibidir. Allah, dilediğine kat kat fazlasını da verir. Çünkü Allah, lütfu pek geniş olan ve her şeyi hakkıyla bilendir. (Bakara / 261. Ayet)  Allah-u Teâlâ, o kadar cömerttir ki yeter ki niyetimiz onun rızasını kazanmak olsun. Bu ayda yapılan tüm ibadetler cennete girebilmenin yolunu açar bize. Bu ayda elleri kolları bağlı olan ancak şeytandır. 

MEREDE-İ ŞEYÂTÎN ZİNCİRE VURULUR

Peygamber Efendimiz (S.A.S.) “Ramazan ayı girince cennet kapıları açılır, cehennemin kapıları kapanır ve merede-i şeyâtîn zincire vurulur” (Buhari, Savm, 5) buyurmuştur. Biz elimiz kolumuz bağlı oturamayız, bu ay bitene kadar şimdiye kadar kalmadığımız kadar uykusuz kalacak, şimdiye kadar etmediğimiz kadar ibadet edecek, şimdiye kadar yapmadığımız kadar iyilikte ve ihsanda ve infakta bulunacağız ki kovulmuş şeytana ait bir durum gelip üzerimize sirayet etmesin. Biz bilmeliyiz ki her ne şekilde olursa olsun bir iyiliğe sebep olmak o iyiliği işlemekle aynı sevaba sahip kılar bizi. Bu sebepten ötürü bu ay içerisinde sadece kendimiz değil insanları da yaptığımız ibadetlere yönlendireceğiz. Onları sadaka vermeye, iftar dağıtmaya, zengin olanların mallarının içindeki fakirin hakkını fakire fukaraya dağıtmaya yönlendireceğiz ki hem onlar hem de biz kazanmış olalım. Allah hakkıyla bilen ve görendir.

“PEYGAMBER EFENDİMİZ RAMAZAN’IN SON ON GÜNÜNDE İTİKÂFA GİRERDİ”

Kıymetli Hocam, itikâf Ramazan-ı Şerif için çok önemli bir ibadettir. Son dönemlerde fazileti unutuldu. Bize biraz itikâftan konuşur musunuz?

Öncelikle söylememiz gerekir ki bir Müslüman’ın itikâfa girebilmesi için ergenlik çağına gelmiş ve aklı da başında olması gerekir. İtikâfa ancak beş vakit namaz kılınan bir mescitte, yine tüm ibadetlerde olduğu gibi riyadan uzak sadece Allah’a yaklaşmak ve onun rızasını kazanmak için girilir. İtikâfa giren kişi tüm ihtiyaçlarını zaruri olanlar hariç; yeme içmedir, affedersiniz gerektiğinde tuvalet, abdest ve gusletmek gibi şeyler hariç tabi, itikâfa girdiği yerde yapar. Peygamberimiz (S.A.S.) itikâfa Ramazan ayının son 10 (on) günü girermiş. İtikâf ibadeti de tıpkı teravih namazı gibi sünnet-i kifaye’dir. İtikâfın meşruiyeti Kur’an ve sünnet ile sabittir: “Mescitlerde itikâfta bulunduğunuz zaman kadınlara yaklaşmayın” (el-Bakara 2/187) mealindeki ayetle Hz. Âişe’nin: “Resul-i Ekrem Ramazan’ın son on gününde itikâfa girerdi. O bu âdetine vefatına kadar devam etmiştir. Sonra onun ardından hanımları itikâfa girmiştir.” (Buhârî, “İtikâf” 1; Müslim, “İtikâf” 5). Ramazan ayı Allah’a tam bir teslimiyette bulunmamız için ortamın çok müsait olduğu bir zaman dilimidir. İnsan, bu ay içerisinde bedenini bir hizaya çekerken aynı zamanda nefsani ve şehevî arzulardan uzak durarak kişinin kendisini mânen de bir hizaya çekmesi söz konusudur. Bunu yaparken de zorunlu ibadetlerin yanı sıra itikâf ve diğer nâfile ibadetler de bu hizaya çekme konusunda büyük öneme sahiptir. Bir ayet-i kerime ile sözlerimi tamamlamış olayım: “Emredildiğin gibi dosdoğru ol, seninle beraber yönelmiş olanlarla birlikte... Aşma ve azgınlaşma. O, sizin yaptıklarınızı görendir.” Hud Suresi, 112. Ayet. Selam ve dua ile… Fiemanillah

https://www.milligazete.com.tr/haber/9825077/cennet-kapilari-acildi

DİĞER DUYURULAR